Balat hiç gitmeseniz bile, Türkiye’de birçok diziye ve filme ev sahipliği yaptığı için aslında farkında olmadan aşina olduğumuz, rengarenk sokakları ve yaşayanları ile İstanbul’un kaotik ortamından sıyrılıp cıvıl cıvıl ortamını bize tüm ihtişamı ile sunuyor… Adını Rumca saray anlamına gelen “palation” kelimesinden almaktadır. İstanbul’un önde gelen en eski ve en görkemli semtlerinden biridir. Dar Arnavut kaldırımlı sokaklarından geçip ünlü tarihi binalarına adımınızı attığınız andan itibaren, Eski İstanbul’un ve hatta dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir tarihi atmosferi hissedebilirsiniz.

Hoşgörü Semti Balat
UNESCO Ve Avrupa Birliği’nin kültürel miras kabul ettiği semtte, tarih ve bugün adeta birbirine karışmıştır. Çan seslerine karışmış ezan ile, her ırktan ve dinden insanın birbirine saygı ve sevgi göstererek dışlamayıp, huzurla yaşadığına şahit oluyoruz.Bu yüzden Balat, inanç kardeşliği denince akla gelen ilk yerlerden biridir. Gelin, tüm zenginlikleri ile hep birlikte inceleyelim bu değerli adresi.

Balat Rengarenk Evleri
Şüphesiz ki,Balat’a adımınızı attığınızdan itibaren direkt dikkatinizi çeken tek nokta,renkli evleri! Bu evler, çoğunlukla çok eskidir, 150 yaşına kadar bile çıkabilir. Bu birbirinden güzel tarihi ahşap evleri bu kadar ikonik hale getirmektedir. Gezmeye giden her insanın bu renklerin güzelliğine dayanamayıp fotoğraf çekilmeleridir!
İstanbul’un en çok fotoğrafı çekilen ve rağbet gören binaları arasındadır ve popülerliği göz önüne alındığında, bu caddelerin çoğunda, yorulduğunuzda(çünkü bu semt gerçekten yürümek için çok dik bir konumdadır) biraz mola verip ortama hayran kalmanız için yapılan kafeler ve restoranlar bulmanız mümkündür. Yani eğer sizde instagramınızı renklendirmek istiyorsanız, tam yerindesiniz.

Her Köşesi Tarih Kokan Yerler
Balat’ta neredeyse adım attığınız her yerde, tarihi binalar,kliseler, sinagoglar etrafınızı çevreliyor. Örneğin, şuanda Fener Rum Erkek Lisesi olan bina, kırmızı tuğlalardan yapıldığı için halk arasında ise daha çok Kırmızı Mektep ya da Kızıl Mektep olarak tanınır. Benzersiz bir mimariye sahip olup İstanbul’da halen faaliyet gösteren Rum Eğitim kurumlarından biridir. Şuanda virüs şartlarına rağmen bile, kendi türünün hayatta kalan son örneklerinden biri olduğu için fotoğrafçılar, tarih meraklıları ve meraklı yerel halk gibi büyük kalabalıkları kendine çekmesiyle oldukça ünlüdür.

Aziz Stephan Katedrali
İstanbul’da 1898’de açılan, zaman zaman nam-ı diğer Demir Klise olarakta adlandırılan Aziz Stephen Bulgar Ortodoks Kilisesi, neredeyse tamamı demirden yapılmış dünyadaki tek kiliselerden biridir. Hem Katolik hem de Ortodoks antik kültürlerinin birleşimidir. Bu kadar önemli bir mimarisi olmasına rağmen kompleks bir yapısı yoktur. Ne var ki sessiz sakin bir sokakta samimi bir yerde karşımıza çıkıyor.

Ahrida Sinagogu
Bir başka mutlaka görülmesi gereken yer ise, Ahrida Sinagogu’dur. Ahrida sinagogu, İstanbul’un tarihi sinagogları arasındaki en eski sinagoglardan biridir. Haliç’in Balat semtinde 1400’lü yılların başında inşa edilmiştir. İçeri girmek için izne ihtiyaç duyduğunuz çok özel ve kutsal bir sinagog. Bu nedenle alışılagelmiş bir turistik manzara değildir. Mahallenin en göz alıcı ahşap evleri arasında yer almaktadır.
Bu kadar yer keşfedip yorulduktan sonra, bir yemek yemeden olmaz. Son olarak, meşhur olan kafelerden ve restoranlardan bazılarına yolculuğa çıkalım.

Balat Kafe Naftalin
İstisnasız farklı tatları ve bir daha gitmek isteyeceği çok şirin, küçük bir kafeye götürüyoruz sizi. Ve bu kafe ise Kafe Naftalin. İçeri girdiğiniz anda sizi belki de küçüklüğünüze götürecek. Kafedeki kediler kendilerini sevdirirken, şehrin kalabalıklığının getirdiği yorgunluğu unutmanızı sağlayacaktır.

Agora Meyhanesi
Osmanlı’nın kültürel mozaiğini ve kültürünü de çarpıcı biçimde gözler önüne sermektedir. Ancak her biri özenle hazırlanan, birbirinden lezzetli mezelerin keyfini çıkartırken canlı müziğin tınısına kendinizi kaptıracağınız, içten bir ortama sahip meyhanedir. Bu atmosferi yaşamadan Balat’tan dönmeyin!